“Bizler geçiciyiz, okulun asli sahibi sizlersiniz!”
2019-2020 eğitim öğretim yılının başında görevine başlayan AKV Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinin yeni müdürü Hüseyin Gürlagap ile eğitim hayatı, okul hakkındaki ilk izlenimleri ve eğitime bakış açısını konu alan keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Lonca: Öğretmenim öncelikle aramıza hoş geldiniz ve yeni göreviniz hayırlı olsun. Lonca okurlarına biraz kendinizden ve eğitim hayatınızdan bahseder misiniz?
Hoş bulduk, ismim Hüseyin Gürlagap. Aslen Ege Bölgesi’nde Yörük Ali Efelerin diyarı Aydın Söke’den geliyorum. Branşım bilgisayar öğretmenliği. 2002 yılında göreve başladım. Şu anda AKV Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesine okul müdürü olarak atanmış bulunmaktayım.
Lonca: Okul yıllarınızda nasıl bir öğrenciydiniz?
Öncelikle örnek bir öğrenciydim, büyüklerime karşı her zaman saygılıydım. Bizim çocukluğumuz çok zor geçti. Kitap bulamıyorduk, internet diye bir şey yoktu, telefon yoktu ama sürekli çalıştık çabaladık, uğraş verdik ve bu günlere geldik.
Lonca: Daha önce nerelerde görev yaptınız?
Aslında 2005 yılında bu okulda görev yapmıştım ancak ilk görev yerim Siirt’ti. Daha sonra sırasıyla Denizli Endüstri Meslek Lisesi, İzmit Mesleki Teknik Anadolu Lisesi, Gölcük Meslek Lisesi, Tüpraş Mesleki Teknik Anadolu Lisesi ve Mesleki Eğitim Merkezinde görev yaptım. Şu an sizinle burada olmaktan onur ve gurur duyuyorum.
Lonca: Öğretmenlik idealinizdeki meslek miydi ya da ideallerinizi gerçekleştirdiğinizi düşünüyor musunuz?
Evet idealler zamanla değişebiliyor ama ben her zaman öğretmen olmak istedim çünkü öğretmelerimi çok seviyordum. Bizim zamanımızda ilk 5 tercih içerisinde öğretmenlik yazanlara devlet karşılıksız burs veriyordu. Bundan dolayı ben bölüm birincisi olarak bölümümü bitirdim ve öğretmenlik hayatıma başladım. Dolayısıyla ben sevdiğim, istediğim işi yapan birisi olarak sizlerle beraberim.
Lonca: Öğretmen olmasaydınız hangi mesleği tercih ederdiniz?
Öğretmen olmasaydım herhalde eğitim alanında çalışan bir personel olurdum. Çünkü okulda olmayı ve öğrencileri çok seviyorum. Benim de üç evladım var, iki tanesi kız biri erkek. Öğretmen olmasaydım belki de bir yazar olurdum. Çünkü okumayı yazmayı seven birisiyim.
Lonca: Peki idareci olmaktan memnun musunuz?
İdareci olmanın avantajları ve dezavantajları var. Dezavantajı kendi çocuklarınıza zaman ayıramıyorsunuz. Gerçi bu öğretmenler için de geçerli. Öğrencilere ayırdığımız zamanı sizlere maalesef kendi çocuklarımıza ayıramıyoruz. Ama sevdiğimiz yanı hayata dokunabilmemiz. Burada bir öğrencinin hayatını bile değiştirebiliyorsak ne mutlu bize.
Lonca: Mesleğinizin sevdiğiniz ve sevmediğiniz yönleri nelerdir?
Mesleğimiz vefalı bir meslek. Mesela bizim öğrencilerimiz bizi yüz metre ötede görse koşar, “Hocam nasılsınız?” der. Bu sevdiğimiz en güzel yanıdır. Sevmediğimiz yanı yönetmeliklerin uygulanması bazen zor olabiliyor. Bunu öğrenciye ya da veliye anlatınca bazen ters tepkilerle karşılaşabiliyoruz. Biz istiyoruz ki ne öğrencimiz mağdur olsun ne kanun ve yönetmeliklerden vazgeçelim ikisini dengede tutmaya çalışıyoruz.
Lonca: Sizi daha yakından tanımak adına ilgi alanlarınız nelerdir?
Kitap okumayı çok severim. Ayda bir, eğer yoğun değilsem en az iki üç kitap okuyabiliyorum. Basketbol hastasıyım, zamanın da oynadığım için basketbolu takip ediyorum. Çocuklarım da basketbol takımlarındalar. Doğa yürüyüşleri yapmayı severim.
Lonca: Biz öğrencilerinize tavsiyeleriniz nelerdir?
Öğrencilerimize daha çok yaşantımızla örnek olmak istiyoruz ama genel olarak herkesin söylediği şeyleri söylemekle mükellefiz. Birinci tavsiyem, çalışmak zorundayız. İki yabancı dili genç yaşta öğrenmeliyiz. Üncüsü yaşantımızla insanlara örnek olmalıyız. Dördüncüsü de toplum ve okul kurallarına saygılı olmalıyız. Sonuncusu da düşünen ve düşündüğünü demokratik yollarla ifade edebilen, çok kitap okuyan bireyler olmalıyız. 1970’li yıllar ve sonrasında doğan bireyler olarak bizler “x kuşağı”nın temsilcileriyiz. Siz ise “z kuşağı”sınız. Bizim zamanımızda böyle sosyal medya yoktu. Dolayısıyla biz konuşuyorduk ve konuşmak için de kitap okuyorduk. Şu an gençler 150 kelimelik dar bir kalıbın içinde kendini ifade edebiliyor. Bu dar kalıptan kurtulmanın tek yolu kitap okumak.
Lonca: Bizden beklentileriniz nedir?
Sizden beklentilerimiz ülkemizi ve milletimizi seven bireyler olmanız. Her koşulda çünkü ülkenin size ihtiyacı var. Sizler bizim geleceğimizsiniz, bizim vizyonumuzsunuz. Eğer biz sizi iyi yetiştirirsek bu ülke kalkınır.
Lonca: Okulumuz hakkındaki ilk izlenimleriniz neler?
İlk izlenimim öğrenci sayımızın azlığı. Şu an 500 civarındayız, bunu arttırmamız lazım. İkincisi ön yargılar var okulumuza karşı. Bunu yıkmamız lazım, bunu da yıkacak kişiler sizlersiniz. Bu okulu projelerle anılan bir okul, sosyal kültürel faaliyetlerle anılan bir okul haline getirmek zorundayız. Kadromuz harika, öğretmenlerimiz harika, fiziksel koşularımız iyi tek eksiğimiz öğrenci sayısının düşük olması.
Lonca: Saç boyatmak, dövme yaptırmak bu gibi yasaklar eğitimi engeller mi?
Bunu yasak olarak algılamamanız lazım yani bunlar aslında yasak değil. Yarın bir gün siz de iş hayatına atılacaksınız. Uymanız gereken kimi kurallar olacak, bu bakımdan aslında biz sizi hayata hazırlıyoruz. Hayata hazırlamanın yollarından bir tanesi de okul ve toplum kurallarına uymak. Kişisel olarak saydığın şeylerin eğitim öğretime engel teşkil etmediğini düşünüyorum. Ancak kuralları olmayan bir kurum da düşünemiyorum.
Lonca: Müdür Bey, bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz, sizi tanıdığımız için çok memnun olduk.
O memnuniyet bana ait arkadaşlar. Arkadaşlar bu okul sizin bunu unutmayın. Bizler geçiciyiz, okulun asli sahibi sizlersiniz. Bunu bilin ve okuyucularınıza da böyle iletin. Şöyle bir görüş var: “Okul müdürü okulun sahibidir!” Hayır, ben burada geçiciyim. Dört yıl en fazla sekiz yıl burada kalabilirim. Ancak sizler bu bölgede yaşayan insanlar olarak bu okula sürekli sahip çıkma sorumluluğuna sahipsiniz. Belki sizlerin çocukları da bir gün bu okulda okuyacak ya da komşularınızın çocukları bu okulun öğrencisi olacak. O sebeple okulun asli sahipleri sizlersiniz. Bu sebeple okula sahip çıkmanın zamanının geldiğini herkesin bilmesi lazım. Yeni bir döneme başlıyoruz ve amacımız bu bilincin hepinizde yerleşmesi olacak.
Sonundan proje odaklı çalışan bir müdürümüz oldu.