KORONAFOBİ VE ÇOCUKLARIMIZA KORONAVİRÜS’Ü ANLATMAK
Dünya Sağlık Örgütü’nün pandemi(Küresel Salgın) olarak açıkladığı COVİD-19 virüsü ilk olarak Aralık ayının sonlarına doğru Çin’în Wuhan kentinde ortaya çıktı.Daha sonra Güney Kore, İran ve Avrupa’nın yetersiz önlemleri neticesinde ülkemizde vakalar görülmeye başlandı.Şu anda Avrupa’nın bir çok noktasında hayat durma noktasına geldi.Tüm uyarılara rağmen sorumlu davranmayan ülkelere rağmen Devletimiz bu konuda iyi bir sınav verdi ve çok önceden aldığı tedbirler ile şu anda yayılmanın önüne ilk etapta geçti.Şu anda yoğun çalışma yaparak salgının yayılmasının önüne geçilmesine çalışılıyor.Tabii bu küresel salgının bireyler üzerinde ruhsal bir takım etkiler oluşturduğu da bir gerçek.Ruhsal bozuklukların tanısal el kitabı ‘’DSM 5’’ e bir tanı olarak girmesi için çok erken ancak ‘’Koronafobi’’ psikolojik ve psikiyatrik literatürlerde ‘’Mizofobi’’ denilen ‘’mikrop fobisi’’ hastalığı ile bir çok anlamda benzeşmekte ve sosyal medyada veya haberlerde yer alan korkutucu görüntülerle panik ve kaygı artabilmektedir.Bu şekilde birey sosyal ortamlardan, aile bireylerinden uzaklaşma, vücut bütünlüğünün bozulacağı korkusu gibi normal hayatının akışını bozabilecek duygu ve davranış örüntüleri içerisine girebilmektedir.Bireyler bu gibi küresel afet durumlarında muhakkak soğuk kanlı kalma becerisini kullanmalı ve bu becerilerini artırıcı destek almalılardır.Sosyal ilişkilerimizi canlı tutup sevdiğimiz kişilerle iletişimimize devam etmekte fayda vardır.Bu boşlukta evimizde yapabileceğimiz ve ertelediğimiz işleri yapmak psikolojik sağlamlığımızı koruyacaktır.Toplum bu salgına karşı vurdumduymaz davranıp yer değiştirme davranışlarına ara vermez ise salgının yayılacağı tüm uzmanlar ve Sağlık Bakanlığımız tarafından sürekli belirtiliyor.Ancak bunu bir panik havasına dönüştürüp fobi haline getirmekte günlük hayatımızı etkileyecektir.Bunun için yetkililerin uyarılarını dikkate almamız ‘’Panik yok, tedbir var’’ düşüncesiyle hareket etmemiz gerekmektedir.Ayrıca kötü niyetli çevrelerin yaymaya çalıştığı yalan yanlış bilgilere prim vermeyerek sadece yetkili makamların açıklamarını takip etmek ve paylaşmak bir nevi vatandaşlık görevimizdir.Tüm bu salgın boyunca bir kişini sorumsuz davranması binlerce kişiyi etkileyecektir.
Koronavirüs’ün ülkemize gelmesiyle Milli Eğitim Bakanlığı’mız okulları 3 hafta süreyle tatil olmasını kararlaştırdı.Ancak buradaki tatil bildiğimiz tatil anlayışından farklı olmalıdır.Aileler çocuklarıyla birlikte salgın tedbirlerini alarak en az yer değiştirecek şekilde bu zamanı geçirmelidir.Çocuklarımızda bir travması oluşmaması açısından aile arasında koronavirüs ile ilgili konuşmalarımıza dikkat etmemiz gerekmektedir.Biliyoruz ki çocuklarımızın vücut dili bizimle ilgilenmediklerini gösterse bile muhakkak kulakları bizdedir.Çocuklarımıza bu tatilin ve kısıtlı hareket etme gerekliliğin bir tür hastalıktan korunmak için gerekli olduğunu ve alışveriş merkezlerine, toplu alanlara gitmenin uygun olmadığı anlatılmalıdır.Yetişkinlerin panik ve kaygı durumlarını kontrol altında tutması çocuklar için de Dünya’nın güvenebilir ve yaşanabilir bir yer olma inançlarının devam etmesini sağlayacaktır.Sosyal medyada veya televizyonlarda çocuklarının izlememesi gereken yayınlara muhakkak dikkat edilmelidir.Bütün bu konulara dikkat edildiği halde çocuklarımızda normalden fazla bir kaygı oluştuğunu gözlemlediğimiz takdirde geç kalmadan uzmanlara başvurulmalıdır.
Kaynakça:
-Türk Psikologlar Derneği
–www.nevzattarhan.com.tr