BENİM YAŞADIĞIM FETÖ GERÇEĞİ!

 

 

 

 

 

15 Temmuz büyük millet direnişimizi değerlendirirken, öncesini düşünmeden edemiyorum. Çünkü ciddi manada yaşanmışlıklarım var.

 

Yıl 2008. Gazetede yazı işleri müdürlüğü yapıyorum. Fetullah Gülen haini ile ilgili bir yazı kaleme aldım. O yıllarda gündem yine bu yapılanma idi.

 

Ülke üzerindeki hakimiyetleri artmış, nasıl bir yapı oldukları ve ne yapmaya çalıştıkları konusunda yoğun bir tartışma vardı.

 

Bir dini yapılanmanın neden bunca TV kanalı ve gazete kurduğuna dikkat çekip, devlet içinde örgütlenmesine değinmiştim.

 

Ertesi gün yazı çok ses getirdi. 100’e yakın abone iptali yaşadık. Sokaklarda sözlü tacizlere maruz kaldım. Hatta gazeteye vergiciler gelmiş, takip altına alınmıştık.

 

O zaman FETÖ Terör Örgütü’nün gücünü en ufak çatlak bir sese bile tahammül etmediklerini bizzat yaşamıştım.

 

Bu yapılanmayı yakından takip etmeye başladım. Mensupları ile tanıştım. İç yüzlerini ve dertlerini bir gazeteci olarak öğrenmek istiyordum.

 

Mavi Marmara olayında siyasi iradeye baş kaldırmamaktan bahsediyorlardı. Bunu tabandaki insanları da dile getiriyordu. Bu nasıl bir dini yapı idi? İsrail’in ve ABD’nin otoritesine boyun eğmeyi nasıl düşünürlerdi? O yıllar da çokça bunu düşünmüştüm.

 

Onun dışında Zaman Gazetesi’nin ve diğer yayınlarının, kent üstündeki tahakkümü akıl alır gibi değildi. Emniyet Müdürleri bu gazetenin temsilciliklerine girip çıkıyor, insanlar abone olsun diye müthiş baskılar kuruluyordu.

 

Sık sık devlet yetkilileri ile yemek yediklerine şahit oluyordum.

 

Kurban Bayramı’nda bunlara yardım etmek için siyasiler, iş adamları adeta yarışıyordu. Dershanelerin müdürü, hocaları; belediye başkanı gibi ahkam keserek konuşuyorlar, her istedikleri de yapılıyordu.

 

Ben bunlarla hep tartışmama rağmen, benimle ilişkilerini kesmiyorlar, iyi bir gazeteci olduğuma dem vurup, beni aralarına almaya çalışıyorlardı. Tabi ben böyle dansöz bir oluşumla birlikte olamazdım. Hep mesafeli kaldım.

 

Kentin ileri gelmiş esnafları ile lüks kahvaltılar da buluşup, onlara Fetullah hainini dinletip, içlerine almaya çalışıyordu. Bu kahvaltıların bir tanesine de bizzat davet edilip, katılmıştım.

 

Oradakilerin hiç biri FETÖ’cü değildi, sadece güce teslim olmuşlardı. Dertleri FETÖ’nün gücünden nemalanmak idi.

 

Dini olarak da namaz kılmaktan bile acizdiler. FETÖ’nün sözde hocası Fetullah hainin propagandasını yaparken, bizim esnaflar ise işin geyiğinde idi.

 

Sonra 17-25 oldu. Nasıl caka kesiyorlardı. Erdoğan’ı asmaktan, onların yanında olanları Balyoz ve Ergenekon’da olduğu gibi hapse atmakla tehdit etmeye başladılar.

 

Beni de ilçemizdeki FETÖ mensubu esnaflar uyarıyor, AK Parti ile bir dertlerinin olmadığını, Erdoğan’ı ise hiçbir şekilde övmememi, Erdoğan’ı devirip, AK Parti ile yola devam edeceklerini söylüyorlardı.

 

Müthiş bir çekişme başlamıştı. 17-25’de başarılı olmayınca darbe yapmaktan bahsetmeye başladılar. ABD ve NATO’nun yanlarında olduğunu söyleyip, eninde sonunda bir darbe ile Erdoğan’ı yıkacaklarını açık açık dile getiriyorlardı.

 

 

 

 

Hatta zamanı konusunda tarihler veriyorlardı.

 

Erdoğan devlet içindeki gücünü sağlamlaştırıp, FETÖ’ye karşı operasyona kalkıştığı sırada; 15 Temmuz geldi.

 

Bu sefer en terörist yüzleriyle insanların karşısına çıktılar. İnsanları taradılar, tanklarla üstlerinden geçtiler, TV’leri işgal ettiler. Ama hem millet, hem de askerin içinde ki vatanseverler bu darbeyi geri püskürttü ve bu örgütü yerle bir etti.

 

Etmedi diyen ne bu örgütü tanıyordur, ne de darbeye inanıyordur, derdi de siyaset yapmaktır. Yani Erdoğan düşmanlığı gözünü kör etmiştir. Ben bu örgütü iyi tanıyorum.

 

2008’dan bu yana o kadar çok inceledim ve araştırdım ki, hedeflerini, nerelerde örgütlendiklerini,  emellerine ulaşmak için kimleri kullandıklarını çok iyi biliyorum.

 

Peki bugün ne oldu?

 

İşin sonunda FETÖ destekçileri ile beraber yaşıyoruz. Yaşayacağız da…

 

Yanlarından geçerken çoğunun yüzleri eğik. Kimi zaman görüyorum, selam vermeye çalışıyorlar. Ama ne o eski özgüvenleri var, ne de siyaset konuşacak yüzleri…

 

3- 5 sene sonra belki de bir çoğu tahliye olacak. Hukuksal olarak yapacak başka bir şey yok.

 

Darbeye karışmamış, eline silah alıp sıkmamış insanlara ne kadar ceza verebilirsiniz ki…

 

Buna kendimizi alıştırmak zorundayız.

 

Burada önemli olan yok olan yaşam alanlarını tekrar kurmalarını engellemek. O özgüveni ve gücü bulmamaları için çalışmak.

 

FETÖ bitmedi, bitmezde. En ufak bir çıkış yolu ve siyasi, idari boşluk oluştuğunda yine hortlarlar.

 

Bunları bir zihniyet türetiyor. Güce tapıyorlar. İçte ve dışta…

 

Bu ülkenin milli yerli bir kalkınma yapamayacağına inanların zihniyeti bu.

 

ABD, AB ve Siyonizm bize lazım, Dünya’nın otoritelerine mahkumuz diyenlerin anlayışı bu.

 

Dini bir sapmanın da uzantısı.

 

Dediğim gibi bu mücadele bitmeyecek.

 

Acılardan millet olarak ders alacağız, 15 Temmuz ruhunu ilelebet devam ettireceğiz.

 

Benim FETÖ gerçeğimi kısaca sizlere aktardım.

 

Bu vesile ile Dünya’ya örnek, bir milletin kendi kaderini kanı ve kahramanları ile değiştirdiği 15 Temmuz direnişimiz önünde saygıyla eğiliyorum.

 

O gecede şehit düşmüş tüm yiğitlerimiz için hepinizin ellerinizi açıp bir Fatiha okumanızı istiyorum.

 

Allah mekanlarını cennet eylesin.

 

Rabbim devletimizi, milletimizi ve tüm Müslümanları korusun…

 

 

 

 

Yorumlar: 1

Mail adresiniz gösterilmeyecek. Zorunlu aranlar (*)