CUMHURBAŞKANLIĞINA EYT ÖNERGESİ

EYT’LİLER için TBMM’ye soru önergesi verildi. EYT’lilerin mağduriyeti hakkında Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay tarafından yazılı olarak yanıtlanmak üzere TBMM Başkanlığı’na 3 Temmuz 2019 tarihinde soru önergesi sunuldu.

Emeklilikte yaşa takılanlar EYT’lilerin mağduriyetiyle ilgili CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer tarafından soru önergesi verildi.

Kamubiz’in haberine göre, EYT hakkındaki önerge şöyle:

“TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI’NA

Aşağıdaki sorularımın Anayasa’nın 98 ve TBMM İçtüzüğünün 96. Ve 99. Maddeleri uyarınca T.C. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim. Saygılarımla. 01.07.2019 Ömer Fethi Gürer/ Niğde Milletvekili

1. Emeklilikte Yaşa Takılanlar olarak bilinen kesim içinde prim ve gün sayısı dolduğu halde emekli olamayan kişi sayısı ne kadardır?

2. EYT’li olup işsiz kalan ve bir işte çalışmayan kişi sayısı ne kadardır?

3. EYT mağdurlarına yönelik bir düzenleme yapılması planlanmakta mıdır?

Sonsöz gazetesi yazarı Murat Özbülbül, bugün Eyt’lilerin mağduriyetini yazdı

Özbülbül’ün yazısı şöyle:

“Bu sorun 1999 yılında zamanın koalisyon hükümeti tarafından çıkarılan 4447 sayılı kanunun geriye yürütülmesi yüzünden çalışan insanların hak ettikleri emeklilikleri alamaması yüzünden çıkmıştır. Bilindiği üzere hukukun temel kuralı kanunların geriye yürümemesidir. Eğer kanunları geriye doğru yürütürseniz bu işin nerede duracağı belli olmaz.

Emeklilikte yaşa takılmak erken emeklilik değildir! Özellikle Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan devamlı bu iddiada bulunmakta ve EYT mağdurlarının erken emeklilik istediğini söylemektedirki bu yanlış bir söylemdir. EYT mağdurları erken emekliliğin değil gasp edilmiş emeklilik haklarının peşindedir.

Bilindiği üzere modern toplumlarda sosyal güvenlik sistemi bir ihsan ya da lütuf değildir sigortadır, adı üzerinde sigorta; bedelini, pirimini ödeyerek satın aldığınız bir hizmet.

Sosyal Güvenlik Kurumu ile çalışanlar kanun ile korunan bir akit çerçevesinde karşılıklı mükellefiyete girer kimin hangi mükellefiyetleri kimin de hangi edimleri yerine getireceği de kanun ile belirlenmiştir, çalışan primini öder, ne miktarda, ne kadar süre prim ödeyeceği kanun ile belirlenmiştir. Çalışanların ne kadar süre prim ödeyerek emekli olacağı da işin başında belli olur ve hiç kimse de keyfince bu kuralları değiştiremez, değiştirememelidir.

Türkiye’de ortaya çıkan EYT mağduriyeti devletin kuralları tek başına keyfince değiştirmesi ve değiştirmekle de kalmayıp geriye doğru yürütmesi yüzünden ortaya çıkmıştır. Bu son derece haksız ve hukuksuz bir uygulamadır.

Diğer yandan bilindiği üzere ülkemizde zaten yoğun bir işsizlik yaşanmaktadır ve bu ekonominin yapısal bir sorunudur. Siz pirim gününü doldurduğu halde emeklilikte yaş haddine takılan insanları emekli etmezseniz, yaşın dolana kadar bekle derseniz ileri yaşlarda işsiz kalacak insanlar ne yiyip ne içecek, nereden, kimden nasıl iş bulacak? Bu ciddi bir sosyal sorun değil midir?

Bugün dünyada Evrensel Temel Gelir kavramı konuşuluyor biz Türkiye’de primi ödenmiş emeklilik haklarının siyaset tarafından gasp edilmesini ve hukukun da bu duruma sessiz kalmasını konuşuyoruz.

Sigortanın karşılıklı mükellefiyet doğuran bir anlaşma olduğunu asla bir lütuf olmadığını söylemiştik aynı şey intibak konusunda da geçerlidir. Türkiye’de aynı primi aynı süre ödeyen insanlar emekli oldukları tarihe bağlı olarak birbirlerinden çok farklı emekli maaşları almaktadırlar. Bunun akla mantığa, hakka hukuka sığar bir yanı yoktur ve insan haklarına aykırıdır. Milyonlarca emekliyi yokluğa yoksulluğa mahkum etmek insafa ve izana sığmaz!
Maalesef Türkiye’de siyaset ekonomik gerekçeleri bahane ederek bu sorunlu çözmekte ayak diriyor.

İntibak konusunu biraz daha ayrıntılı anlatırsak olayın haksız ve hukuksuzluğu çok daha iyi anlaşılacaktır düşüncesindeyim, buna göre:

Türkiye’de emekli maaşı hesabında 3 ayrı formül bulunuyor. En yüksek aylık bağlama oranı, 2000 yılına kadar olan çalışma dönemleri için uygulanıyor. Onu, 2000- Eylül 2008 arası izliyor. En düşük aylık bağlama oranı ise Ekim 2008’den sonrası için uygulanıyor.

3 farklı dönemden kastımız ise;

01.01.2000 yılına kadar yatırılan sigorta prim gün sayısı ve sigorta primlerinin etkisi,

01.01.2000 ile 01.10.2008 arası sigorta prim gün sayısı ve sigorta primlerinin etkisi,

01.10.2008 sonrası sigorta prim gün sayısı ve sigorta primlerinin etkisi,

2000 yılına kadar aylık bağlama oranı doldurulan ilk 5000 prim hizmet gün sayısı için %60 ve bu 5000’in üzerindeki her 240 gün için ise fazladan %1 oranında aylık bağlama oranı üzerinden hesaplama yapılmaktaydı.

01.01.2000 yılı sonrası yapılan düzenlemeler sigortalıların aleyhine gerçekleşti. 1 Ocak 2000 sonrası emekli maaşları hesaplanırken aylık bağlama oranı düşürüldü.1 Ocak 2000 sonrası hesaplamada 5000 gün değil de ilk 3600 günlük sigortalılık prim hizmeti gün sayısının her 360 gününe %3,5 aylık bağlama oranı , bu ilk 3600 günden sonraki her 360 güne ise %2 ve son olarak eğer siz prim hizmet gün sayınızı oldukça fazla bir şekilde 9000 günün üzerine çıkarabildi iseniz bu 9000 günün üzerindeki her 360 güne %1,5 oran eklenerek aylık bağlama oranı belirlenecek hale geldi.

Sosyal Güvenlik Mevzuatımızın dönüm noktası olan 01.10.2008 deki düzenleme çalışma hayatımızda bir çok şeyi değiştirdi. Bu tarihteki düzenleme sonrası aylık bağlama oranı daha da düşerek taban rakam ölçütü ortadan kaldırıldı. Yani baz alınan bir rakam ya da orandan ziyade sigorta prim hizmet gün sayısına belirli bir oran verildi. Düzenleme sonrası her 360 günlük prim hizmetinizde %2 lik bir aylık bağlama oranı ile karşı karşıya kalındı.

Bu düzenlemeler aynı pirim günü ve ödemesine sahip olan fakat farklı tarihlerde emekli olan çalışanlar için emekli maaşlarında müthiş farklılıklar ortaya çıkardı. Bu farklılıkları akıl, mantık, hak, hukuk çerçevesinde izah edebilmek mümkün değildir.

En kısa zamanda yapılacak bir kanuni düzenleme ile bu farklılıklar ve adaletsizlikler ortadan kaldırılmalıdır düşüncesindeyim.”

Yorumlar: 0

Mail adresiniz gösterilmeyecek. Zorunlu aranlar (*)