HAYALİMDEKİ BELEDİYE BAŞKANI!
Geçtiğimiz akşam önümde bilgisayar açık gündemi takip ediyorum. Bir abimden mesaj geldi. Baktım ki, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Tuna’nın röportajını atmış. Hemen okumaya başladım. Okudukça da işte belediye başkanı böyle olmalı diye her satırında aklımdan geçirdim.
Kolay mı? Yılların başkanı Melih Gökçek’in yerine gelmiş. Ankara’nın sahibi diyorlardı Gökçek için. Yıkılmaz bir kale olarak görülüyordu ama Tuna koltuğa oturduktan sonra öyle icraatları hayata geçirmiş ki, sanki giden belediyeyi AK Parti’ye kazandırmak için özel olarak seçilmiş.
Hep diyorum. Sakalım da var ama siyasiler çok bildiğini iddia ettikleri için bizleri dinlemiyorlar. Artık büyük projeler yapanlar değil, halka dokunan, onlardan biri olan başkanlar kazanır diye.
İnsanlar artık kendini yolunmuş kaz olarak görmek istemiyor.
Mesela park parası. Bunca vergiyi veren bir halktan almayacaksın.
Mesela su parası. Köylerdeki insanlardan bile para almak için uğraşmayacaksın.
Mesela belediye ait tesisler. Çok kar yapacağım diye millete geçirmeyeceksin. Kendin işletmesen bile şartları sen belirleyeceksin. Adam o yerin belediyeye ait olduğunu bilecek. Babasının çiftliği gibi kullanmayacak.
Mesela ihaleleri verirken çok dikkat edeceksin. Bir hata yaparsın, tüm imajını, geleceğini çöp edersin.
Hele hele vatandaşa ukalalık hiç yapmayacaksın.
Hizmet adamı olacaksın. Bunları yapmak zor mu geliyor o zaman belediye başkanlığı yapmayacaksın…
Bakın Tuna Başkan 5 ayda neler yapmış kendi ağzından;
“Otobüslerin 24 saate çıkarılmasından dolayı vatandaşın memnuniyeti hissedilir derecede görüldü. Taşra ilçelerinde su fiyatlarında indirimimiz ciddi anlamda bir rahatlama getirdi. Otopark fiyatlarının makul seviyeye gelmiş olması da memnuniyet yarattı. Ankarakart’ta transfer imkânı getirdik. Vatandaşın günlük hayatında işlerini kolaylaştırmak için ilk etapta yaptıklarımız bunlar. Yine buna benzer çalışmalarımız da devam eder. Köprüler alt üst geçitler gibi mevcut projeler devam ediyor”.
Şu mütevaziliğe bakın hele;
“Ben, şehrin belediye başkanıyım ve dert babasıyım. ‘Yetki onda bunda’ diyemem. Ankara gelişen nüfus artışı olan bir kent, bunun için ihtiyaçları da yenileniyor. Kentin en önemli sorunu vatandaşın talebinin yerine getirilmemesidir. Ulaşım noktasında sıkıntılar oluyor, olacak da. Bunun, toplu taşımanın öncelikli olarak yer alması ve raylı sistemlerin geliştirilmesi gibi çözümleri var. Yeni ulaşım hatlarının da açılması gerekiyor. Bunlar ileriye dönük olması gereken şehrin ihtiyaçları. Bu işlerle ilgili üzerimize düşeni yapmak ve takip etmek de görevimiz”.
Hele de Başkanın şu cümleleri ibretlik;
“Benim prensibimde aday olunmaz, aday gösterilir. Aday gösterilme durumu olursa, bana verilen görevi ben sonuna kadar en güzel şekilde yapmaya gayret ederim. Ne iş olursa olsun. Şu anda bulunduğum şekil ve şartlarda ne görevim varsa hiç ölmeyecekmiş gibi ciddi anlamda işlerime sarılırım. Yarım saat sonra da ölecekmiş, ayrılacakmış gibi de hazır olurum”.
Vallahi hayalimdeki belediye başkanı Ankara’da iş başında. Sadece sözle değil, icraatlarıyla da konuşuluyor. Burnundan kıl aldırmayanlara belki de bir nebze örnek olur, ne dersiniz…