DEVLET ASRIN FELAKETİNDE 1. GÜN GÖLCÜK’TEYDİ

Değerli dava arkadaşlarım, kıymetli misafirler ve güzide basınımızın temsilcileri Geçtiğimiz gün AK Parti İlçe Başkanı Çetin Seymen’in yaptığı basın açıklamasında 17 Ağustos asrın felaketinde Devlet yoktu! Sözlerine itafen  Dönemin MHP İlçe Başkanı olan Hüseyin Çakıroğlu “Depremin birinci günü 3 bakan Gölcük’teydi” dedi. Çakıroğlu yaptığı basın açıklamasında şunları dile getirdi:

Çakıroğlu “Basın açıklamamıza başlamadan önce geçtiğimiz hafta Elazığ ve Malatya’da yaşanan depremi huzurunuzda anarken ölen 41 vatandaşımıza Allahtan rahmet, yaralılara acil şifa ve geride kalan kederli ailelerine sabır dilerim.  İdlip’te yaşanan saldırı sonucu Şehit olan askerlerimize de Allah rahmet diliyor ve ülkemizin başı sağ olsun diyorum.

Depremler, felaketler, ülke savunması, sınır ötesi harekatlar, Milli güvenlik sorunları Yüce Türk milletinin ortak konularıdır. Bu ortak değerler üzerinden hiçbir siyasi hareket ister iktidar olsun ister muhalefet olsun siyaset yapmamalıdır. Milletimizin acıları, sevinçleri birdir, ortaktır. Tüm siyasi partiler de bu değerler üzerinde bütünleşmelidir. Üzerinden 21 yıla yakın bir zaman geçen Asrın felaketi 17 Ağustos depremine dönerek siyasi yorumlar yapmak ülkemizin içinde bulunduğu sıkıntılara çözüm olmaz. Eğer böyle yapılırsa birileri de çıkıp 15 Temmuz öncesini sorgulayabilir. Asrın felaketinin yaşandığı ilk gün Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Bayındırlık Bakanı, Sağlık Bakanı ve Devlet Bakanları deprem alanındaydılar. Şehrimizin yöneticileri Vali, Kaymakam, Belediye personeli ve Güvenlik Kuvvetleri ile görüşülerek kriz masaları oluşturularak kentte yaşayan vatandaşlarımıza yardım eli ulaştırılmıştır. Konutlar, prefabrikler ve çadırlar söz verilen tarihte bitirilerek vatandaşlarımıza teslim edilmiştir.

Asrın felaketi olan 17 Ağustos depremini birebir yaşamış olan biz Gölcüklüler olarak Elazığ-Sivrice ve Malatya-Doğanyol da yaşanan depremin verdiği acı dolu hissiyatı, tramvayı en iyi biz biliriz. Devletin, yardımın, enkazın, ölümün, yarım kalmanın anlamını hatta ‘’Sesimi duyan var mı?’’ sorusuna uzun süre verilemeyen cevabını biz hissederiz. Acılar kıyaslanmaz ama haberlerde, tv’ler de, sosyal medya da deprem lafını duyduğumuzda diğer 80 vilayette yaşayan kardeşlerimizden daha farklı bakar ve nazari dikkatimizi oraya veririz. Çünkü biz depremle enkaz olmuş, depremin merkez üssü olan ama ruhu yıkılmayan bir kentin evlatlarıyız. Rasathane için 45 saniye olan Gölcük depremi bizim için yıllardır devam ediyor. Belki o dönem yabancı bir psikoloğunda dediği gibi; ‘’Depremin psikolojik etkisini yıllar sonra zihinlerinizde göreceksiniz’’.

Üzülerek görmekteyiz ki bazı siyasiler depremi siyasete alet etmekte, menfi ve siyasi çıkarları için acıları kıyaslamaktadır. Halbuki ki depremin ilk anından beri siyasi ideolojisini bir kenara bırakıp oradaki kardeşlerine yardım etmek için birlik olmuş vatandaşlarımızın yaptıklarını unutmaktayız ve bundan yirmi yıl önce olmuş ‘’Asrın felaketi’’ olarak tabir edilen 17 Ağustos depremini bugün ki depremle kıyaslamaktayız. Daha doğrusu kıyaslayanlarla aynı havayı solumaktayız. Böylesi bir felaketi yaşamayanların bir boşluğa düşüp böyle bir kıyaslama yapmasını bir nebze anlayabiliriz ama bu kıyaslamayı bu ilçede yaşayıp yine bu ilçe de siyasi parti başkanlığı yapan birisinin yapmasını anlayamayız. Kimse de bize bunu anlatamaz. Ki bu kişi devlet vardı, devlet yoktu kıyaslaması yaparken ister istemez sanki depremde yeni doğmuş bugün yirmili yaşlarına yeni basmış ve 99 depremini hiç görmemiş biri gibi, siyasi parti başkanlığına genç yaşında atanmış birisi imajı çizmekte. Hani seçim propagandalarında koalisyon dönemlerinden bahsederken ‘’siz o dönemi bilmesiniz gençler’’ diye muhatap alınanlar var ya, işte o genç arkadaşlar gibi bu başkanda o dönemi görmedi hissiyatı uyandırmakta. Sarf seçim malzemesi kokan bu hareketi öyle yorumlamaktayız. Maalesef üzülerek bu konuda doğan cevap hakkımızı kullanacağız ve gerçeği o günü birebir yaşamış, devletin varlığını üzerinde hissetmişler olarak açıklayacağız.

Sizle belki 17 Ağustos 99 depreminde birçoğumuzun tanışıklığı yoktu. Eminiz ki o gün sizde bu acıyı en az bizim kadar yaşadınız. Belki de insani ihtiyaçlar için ilaç, sargı vb yardımlarda bulundunuz. Şayet böyle yaptıysanız devlet oradaydı. Çünkü devletin senden, benden, bizden oluştuğunu iyi biliriz. Sizin de böyle düşündüğünüze eminiz. Eğer olaya hükümet kanadından bakacaksak onu da seve seve açıklayalım.

Basın açıklamanızda yetkililerin 72 saatte geldiğini söylemişsiniz. Belki idrak edememişsiniz ama Türkiye Cumhuriyeti ve Dünya’nın gördüğü en büyük depremi siz, biz hatta hepimiz birlikte yaşadık. Anlamanız için birkaç veride paylaşalım. Resmi rakamlara göre 17 bin 480 kişi öldü 23 bin 780 kişi yaralandı. 285 bin 211 ev ve 42 bin 902 iş yeri hasar gördü. Elazığ’daki depremle rakamların dahi alakası yok hatta arada uçurumlar var. Ayrıca asrın felaketinin yarattığı şok ilk gün etkili olsa da ikinci gün her enkazın başında bir ambulans ve yetkili vardı. Dönemin Milliyetçi Hareket Partili Bayındırlık Bakanı ilk önce Düzce, Adapazarı olmak üzere deprem bölgelerine ortada Başbakan yokken gelmiştir. Akşam saat 4-5 sularında da Gölcüğe intikal etmiştir. Kasım ayına kadar depremzedeler prefabriklere yerleştirilmiştir ki muhtemelen siz ve ya yakınlarınız orada yaşamıştır. 2 yıl içinde 50 bine yakın konutun tamamlanmasını yine Milliyetçi Hareket Partili Bakan yapmıştır. Bir yıl içinde Gölcüğe 120 kere farklı saat dilimlerinde geldiğini bildiğimiz bu Milliyetçi Hareket Partili Bakan Gölcüğün alt yapılarını da tamamlayıp gitmiştir. Kira yardımları da yapılmıştır. Hatta dönemin Gölcük Belediye Başkanına Gölcüğün imarı için açık çek diye tabir ettiğimiz pozitif ayrımcılığı yapmıştır. Buna karşılık Belediye Başkanı da sembolik olarak “Şehrin anahtarını’’ Milliyetçi Hareket Partili Bakana vermiştir. Lütfen sayın Başkanlar, acıları kıyaslamaktan, bulduğunuz her fırsatta Devlet eli uzatmaktan vazgeçin.

Yıl 2020 olmuş. Kentimiz de yöneticilik yapanlar sorumluluklarını bilerek hareket etmelidirler. Ülke ekonomimize, Kent esnafının sıkıntılarına, Halkımızın dertlerine çare olmak içim önerilerde bulunulmalıdır. Kentimizdeki tüm siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ile ortak alanlar oluşturularak kentimizin insani kalitesini arttırmaya yönelik hizmet politikaları üretmeliyiz. Kentimizin ortak sorunlarını tespit ederek çözüm odaklı çalışmalıyız. Söylemlerimiz kentimize katma değer katacak, toplumu kucaklayacak, çözüm önerileri sunacak şekilde olmalıdır. Kamuoyuna Saygılarımızla.

Yorumlar: 0

Mail adresiniz gösterilmeyecek. Zorunlu aranlar (*)